29 Nisan 2010 Perşembe

Sercan Production’z Physco Story Teller

Sercan Production’z Physco Story Teller

Eğlence araçlarının insanları ne yönde ve ne denli etkilediği konusu hususunda Türkiye’yi baz alarak çalışmanın sonuçları bizi tam aydınlatmayacaktır.*Bu sebepten ötürü önümüzdeki resime global açıdan bakıp eğlence sektörünün göz ardı edilemeyecek çarpıcı örneklerini naçizane 20 senelik hayat tecrübemle elde ettiğim birikimimi önünüze sereceğim.Bu eser** gerçeğe salt doğruların yanında yanlışlarında olduğunu varsayarak ulaşılabileceğimizin bir kanıtı olacaktır.Bunu kitaba indirgeyecek olursak,Orwell ve Huxley’nin düşüncelerinin sentezi bizi ancak mutlak gerçeğe götürecektir.(Burada Neil Postman’a bir gönderme vardır.)

Back to the Future filminden bir replikle devam edelim.Kahramanımız Marty zamanda geri gider ve kendisini 1955 senesinde bulur daha sonra Dr. Brown’la aralarında şöyle bir diyalog geçer:

-Dr Brown:1985’te Amerika Başkanı kim?

-Marty:Ronald Reagon.

-Dr.Brown:Aktör Ronald Reagon,Jerry Lewis’de bakandır o zaman.Jayne Wymann’da first lady’dir.

Durum analazi:Şimdi görüldüğü gibi Dr. Brown Marty’nin gelecekten geldiği fikrine inanmaz ve onu sorgulaması sırasında böyle bir soru sorar.Cevaba verdiği tepki 1950’lerde bir aktörün Amerikan Başkanı olması ihtimalinin imkansızlığını ortaya koyuyor ancak bundan 30 sene sonra devreye giren bir değişken imkansızı gerçeğe dönüştürüyor.Televizyon.

Bir başka ilginç nokta ise; Ronald Reagon, Dr. Brown'ın kendisi gibi aktör olan birinin Amerikan başkanı olabileceğine inanmaması sahnesini(yukarda bahsedilen sahne) çok beğenmiş hatta 1986’da yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Back to the Future'da da söylendiği gibi, gittiğimiz yerde yollara ihtiyacımız olmayacak (where we're going, we don't need roads) diyerek filme gönderme yapmış.

*Çünkü Türkiye’yi baz alıp yorumladığımızda yanılıyoruz.

**Bir önceki cümlede geçen naçizane terimini unutun.20 yıllık hayat tecrübemi önünüze sunmuşken mütevazilik yapmayacağım.

Lakerball(Showtime Basketball):Los Angeles Lakers'ın 80li yıllarda oynadığı ve o zamanlar için basketbolda bir devrim niteliğinde olan basketbol taktiği.Taktik;basket yensin yenmesin hızlı hücum ve fast break organizasyonuna dayalıdır.Göze hoş gelen hızlı basketbol,çarpıcı smaçlar,havada uçuşan bloklar ile seyircinin cezbedildiği ayrıca Jack Nicholson gibi bir pazarlama harikasının her Lakers maçına giderek show business’in Nba’deki doruk noktasına ulaştığı ve kuşkusuz bir fenomen Lakerball.

Durum Analizi:Bugün halen Amerika’da 4 büyük spor oyunu var.Amerikan Futbolu,Beyzbol,Buz Hokeyi ve Basketbol ama pazarlama faaliyetleri açısından avantajlı konumda olan* ve bunu çok iyi kullanan bir lidere sahip(David Stern) NBA bugün halen Lakerball veya Boston’ın şaşaalı günleri gibi fenomenleri ve devinim içinde olan takımlarıyla dünya çapında bir organizasyondur.Fenomen kısmını yukardaki örnekle açıklamıştım zaten ama bir diğer dikkat çekici nokta ise devinim içinde olan takımlar.NBA ‘salary cap ve draftlar’ gibi öyle unsurlara sahip bir yapı ki;10 sene içinde dev takımların ömrü bitiyor onların yerine geçen 10 senenin güçsüz takımları alıyor.Tabii ki bu standart şartlar altında geçerli bir teori.Pratik’de az da olsa stratejik hatalar yapan takımlar kaybetmeye mahkum kalıyor.Yine de çok adil bir sistem üzerine kurulmuş yapıtaşlarıyla kitleleri peşinden sürükleyen dünya çapında bir organizasyon. Televizyon Öldüren Eğlence isimli eserde geçen ‘kültür bekçileri ile kültür adına kaygı duyan insanlar’ ve ‘Amerika’da kamusal söylem’ hususundaki Neil Postman örneklerinin yetersiz kalışı beni Francis Ford Coppola yapımı Apocalypse Now filmin’den alıntı yapmak zorunda bıraktı. Şöyle ki; <> [Meali: Gençlerimizi insanların üzerlerine bomba(napalm) atmak için eğitiyoruz.Ama bir yandan da komutanları, bu gençlerin uçaklarının üzerine fuck yazmasına izin vermiyorlar. Fuck yazmak "müstehcen" oldugu için !]

“In this war, things get confused out there, power ideals, the old morality, and practical military necessity. Because there's a conflict in every human heart between the rational and the irrational, between good and evil. Therein, man has a breaking point. you and i have.” - “We'd cut 'em in half with a machine gun and give 'em a bandaid. It was a lie.”

Durum Analizi:Apocalypse Now filmin’den 3 ayrı Marlon Brando repliği ve bunların üzerine yorum yazmak anlamsızlaştırabileceği için bundan kaçınıyorum ve bir alıntı yapıp Vietnam’ı anlatan bu filme noktayı koyacağım.

*Avrupa ve Asya pazarında basketbol öbürlerine göre daha bilinen olduğu için avantajlıdır.

“It is Vietnam.And the way we made it was very much like the way the Americans were in Vietnam.We were in the jungle,we had access to too much money,too much equipment, and little by little we went insane. ” Francis Ford Coppola.

Türkçe Meali:O Vietnamdı.Bu filmi çeviriş şeklimiz ise Amerikalıların Vietnam’da yaşadıklarına benziyordu.Ormanın içindeydik,çok paramız vardı,çok sayıda ekipmanımız vardı ve yavaş yavaş hepimiz delirmeye başladık.

İnsanların içinde kalan bazı gerçeklerin dışavurumunu görebilmek sadece televizyon,medya veya sinema sektörleriyle sınırlı değil.Örneğin;bir şarkı sözünde de bunları yakalamak mümkün.

Da Poet feat Raziel – Susma(verse 2 by Raziel)

Gerilim hattında can veren bir çocuksa,

Dünyanın savaş dansı oysa bir imzayla...

Ekranlar senin için yalanlar istersen!

Medyada menşei olur hipnoz olmak istersen,

Ya da sanal başlıklı sayfalar hazırla,

Sentetik dünyanı global geyiklere vurmak adına...

Yazık ki dayatılan bu:

Diplomalı ruh hastası olman için eğitim bizzat düşünce yoksunu!

Durum analizi:Kelimeler art arda gelipte bir silah oluşturulmak istenirse herhalde bundan daha iyi bir silah olmaz.Denildiği gibi, “şairin silahı kalemidir.’’

KarachAli – Gömlek Cebimde Ermeni Kartı

Nakarat:

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Tüm dertler bitti Ermeni kaldı !

Verse 1:

10 Ağustos 1920 Sevr mekan Paris

Sen kimsin heyy hatırla o tarih

Emperyalist güçler ve gözü kara çılgın Türkler

Kendi sınırını çizdi asil Mustafa Kemal

Kapitali paraya özde saymak gibi merkantalist

İsmide yılın şu an Kabe’de kansızı

Eskilerin hasta adamı Amerikan mandası

Ve ülkemizde her Ermeni birinin kankası

Yıl 1970 iş bitmiş 78 lik ihtiyar

Ve yıl 2007 yaş 17

Sabi sahtekar arasında ne fark var

Bu duyduğunuz gerçekler politik yalanlar

Mevcut olsa silahsızlanma daha şeffaf bir dünyada

Tertemizce var olurdu yaşama hakkı

Zati sorsan herkes haklı

Bana da biraz toprak alın gömlek cebimde katlı ermeni kartı..

Nakarat: (2 kez)

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Tüm dertler bitti Ermeni kaldı !

Verse 2:

Diaspora Ermenileri Enver Paşa doğru söyledi

Bi düşünün dedeleriniz belki de haindir

Benzetme antisemit Evmülnameyi iyi oku

Sevk ve İskan bir kanun göstermez madur makdul

Görünen tek katliam Kars,Bitlis,Harput,Van

Asıl giden sen 600 bin insanına yan

Hangisidir etnik temizlik konuş .....

Wilson prensibi madde 12 milli kumar

Hınçak,Taşnak bu iki alçağın elidir

Tarih attığı taşlarla başladı mütemadi

Üfürükten yazarların kalemiyle sarsılmaz hiç

Türk olmak gibi asil ve sadık tevabi

Sınır ötesi sınır berisi paran yoksa koru yerini

Milli istihbarat ? Yoksa paparazi mi ?

Ruanda da olana katliam diyemeyen hayvan

Diasporaya geviş getirtir

Bizde ise hala türban krizi

Nakarat: (2 kez)

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Gömlek cebimde Ermeni kartı

Tüm dertler bitti Ermeni kaldı !

Durum Analizi: Bugün Ermeni soykırımı iddialarıyla Türkiye’nin başı dertteyken böyle bir şarkı sözü yazmak gerçekten tebrik edilesi, sübjektif olmasına rağmen.Öncelikle ‘soykırım’ ve ‘katliam’ kelimelerinden başlamak istiyorum. Ermenilerle olanlara ismini siz koyun -ister soykırım ister katliam- her şey karşılıklıydı. Eğer bunun ismi soykırımsa karşılıklı soykırım olmuştu keza bunun ismi katliamsa yine karşılıklı katliamlar yaşanmıştı. Gelmek istediğim nokta şu iki ülke’de de yaşananların anısı yaşatılmalıdır. Ermenistan bugün müthiş bir propaganda yaparak ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarını dünyaya duyuruyor. Bugün ölen 600 bin Türk’ün hesabını kimse vermiyor. Elimizde ne sağlam dokümanlar, ne bu konuda araştırma yapan insanlar var. Tarihimize ne kadar sahip çıktığımız görülmeye değer! Kanaatimce, Türklere yapılanları en iyi özetleyen az önce okuduğunuz bu şarkı sözüdür. Her ne kadar sübjektif olsa da yapılanlardan haberdar olmamız ve tarih bilgisi açısından yararlı olduğunu düşünüyorum.

Durum Analizi: 7 yaşındaki bir çocuğa sorsanız, eminim geçtiğimiz yüzyılın ortalarında gerçekleşen "Yahudi Soykırımı" hakkında en azından üç beş kelime edebilir size. Neden? Çünkü hakkında o kadar çok kitap yazıldı,belgesel ve film çekildi ki artık neredeyse herkes Auschwitz ve benzeri toplama kamplarında yaşanan insanlık ayıbını biliyor.Buna Semitist propaganda denir.Peki bundan sadece 11 sene önce, 1994 senesinde, Fransa ve Belçika'dan destek alan Hutu kabilesinin, Çin'den tanesi 50 cent'e ithal ettikleri palalarla(machete) kadın,çocuk ve yaşlı demeden sadece 3 ay içerisinde 1 milyon Tutsi’yi katlettiğini, doğradığını, caddelere yayılan cesetlerin üzerinde arabalarla zafer turları attığını kaçımız biliyoruz? Evet, Ruanda’da bir takım olaylar oldu, kabile savaşları yaşandı, vs. vs. çok kabaca kulak aşinalığımız var bu olaylara. Ama ben işin bu kadar dehşetli boyutlarda yaşandığından bihaberdim. Neden? Çünkü böyle haberler canımı sıkar. Tv’de denk geldiğim zaman “Aman Allah’ım ne kadar korkunç!” diyerek kanalı zaplarım. Tıpkı “Hotel Rwanda” filmindeki habercilerin dediği gibi:

- Sence bu görüntüleri akşam haberlerine yetiştirebilir miyiz?
- Yetiştirsek ne değişecek ki? İnsanlar “Aman Allah’ım ne kadar korkunç!” diyerek başka bir kanala geçecekler…

“You should spit on our face. ‘coz we - the west - think you are dirt. You are worthless because you are black.You are not even niggers.You are African…”

Kara Afrika’nın korkunç yazgısını sözde-medeni batı dünyasının suratına çarpan bu filmi mutlaka izleyin ve siz de benim gibi insanlığınızdan utanın.*

Şarkı da söylediği gibi “Bu duyduğunuz gerçekler politik yalanlar…”Eğer duyduğunuz gerçekleri araştırmaya cesaretiniz, yeteneğiniz veya zamanınız yoksa erdemli insan olmaktan bahsetmeyiniz çünkü duyduğunuz bu gerçekler sadece size inandırılmak istenenlerdir. Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın her ülkesinde bu böyledir. Eğer bu kadar çarpıcı örneğin bir araya gelmesi bile sizde en ufak bir etki yaratmadıysa;bu sizin politik yalanlara inanmaya devam edeceğiniz anlamına gelir.

Sercan BEKDEMİR

                                Yazılış Tarihi : 2008


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder